Bu Blogda Ara

15 Nisan 2012

HIBIR Mizah Dergisi - Sayı 1


Derginin yayın hayatına başladığı 4 Mayıs 1989 tarihli sayısı sayfalarını aşağıda verdim.
Öncelikle Hıbır'ın kısa öyküsü şu;
Gırgır ve Oğuz Aral yönetiliş tarzı ve yerine gelmeyen bazı vaadleri sebebiyle kendilerine bir dergi oluşturmak istenen zamanın iyi çizeleri Gelişim Yayınları ile anlaşarak yeni bir mizah dergisi oluşturdular; Hıbır. Levent, Fabrikalar durağı eski HBB TV binası arkasında bir bina idi.
O zamanın biraz eskimiş Günaydın Gazete binasından sonra Gelişim daha modern bir binaydı. O zamanların Nokta dergisi de bu yayında çıkarılmaktaydı.
Biraz da sayfaları yorumlarsak iyi anlaşılır sanırım.

Kapak; Uğur Durak esprisi ve Ergün Gündüz çizimi ve Mayıs başı ve Bayram dönemine yakın bir sayı olmasından 1 Mayıs ve Ramazan Bayramı esprisi birleştirilmiş.
Mizah dergileri genellikle sarı ve siyah kullanırdı, Düz renk kullanımı da vardı. 
Hıbır kapak renkli olması yanında bir de el ilüstrasyonu tarzında hazırlanmıştı. Suluboya ve ekolin tarzı.
Kağıdı bu usta renklendirmeleri yansıtacak kalitede olmasa da çok güzel bir değişiklikti.

Sayfa 2; siyasi günlük hayattan espriler yeralırdı. 
İlk sayı sayfa yerleşiminde Hasan Kaçan'ın CORK adlı köşesine de yer verilmiş. Cork köşesinde pek normal konuşamayan çarpıtılmış telafuzları olan sembolik yaratıklarolurdu ancak çarpıtılmış telafuzlarla olsa da anlatmak istediğini anlatabilin yergileri olurdu.   
Burada ayrıca sağdaki yazı sütun alanında neden Hıbır'ı kurdukları, Oğuz Aral'dan ayrıldıkları da esprili bir şekilde işleniyordu.

Sayfa 3; burası daha bir siyasi ve magazin kokardı. 
İyi çizilmiş portreleri, kadrosundaki portre ustası karikatürcülerle daha da bir belirtirdi kendini. Ne de olsa Gırgır havasında, Oğuz Aral eğitimli mizah yapan karikatüristlerdiler. 
Bu sayfada daha siyasi dedik diye hepsi öyle değildi tabi ama dokundurmaktan da geri kalmazdı.

Sayfa 4; Hıbır bu sayıda burayı 1,5 sayfalık çizgi öyküye ayırmıştı. Kiralık Adam öyküsü bol siyah dolgulu, gölgeyi iyi kullanan bir tarzda bir çizime sahipti, Aynı zaman da Ergün Gündüz'ün akıcı, yuvarlatılmış çizgi tekniği ile bence hoş olmuştu.
Benzer siyah tekniklerini Şevket Yalaz, Suat Gönülay da çizgi öykülerinde iyi kullanırdı. 

Sayfa 5; Bu sayfadaki öyküden kalan yarım sayfa  boşlukda az sayıda yetişen mizah dergisi yazarlarından Atilla Atalay'ın komik diyaloglu öyküleriyle doldurulmuş. Bu sayıda tabi yine güncel olan bayram konusu var.
Atilla abinin kendi anlattığından duyduğum kadarıyla Ustası İsmet Çelik'in tabiriyle mizanpajda karikatürler arası boşluk olunca buna "Sayfada gedik var" denilir ve uzunluğuna göre mizahi metinler ile doldurulurmuş.
O gediği çok beklermiş Atilla abi, ancak burada ustalık dönemleri olduğundan kendine ait epey bölümleri vardı. Amatörden gelen yazıları da değerlendiren ve kendi gibi yazar yetiştiren biriydi Atilla abi. 
İşini tam yapan mizahçı azdır, Atilla Atalay onlardan biridir.

Sayfa 6; Üst tarafa Sarkis Paçacı yerleşmiş. Gırgır da yaptığı gibi kendi yerleşik espri ve çizgi tarzında bir köşe hazırlamış. Ben kendisini dergi ortamında pek görmedim, dergi dışı yerlerde karşılaştık o kadar.
Sarkis Paçacı baside indirgenmiş çizgileriyle eğlendirici, sosyal, düşündürücü espriler yapardı. Sex unsurunu da iyi yerleştirirdi. 

Sayfa 7; ZaferTemoçin v.b. gibi öykücülerle beraber Latif Demirci çizgileriyle ya öykü ya da ilerde panorama sayfa dediğimiz tarzda çizgiler olurdu. 
Tabi spor, güncel, fakirlik vs. konuları arasındaydı.

Sayfa 8; Eşşek Herif, Hasan Kaçan'ın önemli bir karakteridir. Sosyal çevrenin çeşitli kademelerini içinde görebilirdiniz. Çingene, doğu köylerinden biri, mahalle kadını ve tabi meşhur Deli Ziyası ile tam bir Türk sosyal yapısı. Hasan Kaçan, Deli Ziya benzeri bir tipi TV için yazdığı dizi Ekmek Teknesi'nde de biraz kullanmıştır.
Eşşek Herif, Ayfer'e tutkundur, tabi babasınında aşkı vardır akrikatürlerde.
Deli Ziya üzerine oturduğu taşını istediği gibi kullanır, yatağıda olur, sandalyesi de bazen de altından eşyalarını çıkardığı sandukası olur.
Atilla Atalay'ın tiplemesi Eray ise yazı aleminde çok tutulan, lafları o hafta okuyanlar arasında replikler halinde dile getirilen bir yazı dizisidir. Hepimiz takip edip laflarını espri konusu yapılırdı. O hafta kaçıran konuşmalarda dışlanmış gibi kalırdı.

Sayfa 9; Üst solda İrfan Sayar'ın Gırgır zamanından yarattığı tiplemesi Uçuk Nizami var. Saftirik, basitçe anlaşılabilecek esprileri vardır. Kendi çizgi tarzıyla tram dediğimiz hazır tonlamalar yerine el tonlaması kullanılırdı. 

Üst sağda Apdulkadir Elçioğlu'nun Grup Perişan köşesi uzun bir derigi var oldukça yeraldı. Üç üniversiteli genç, onların kiraladığı ev, çevre komşu, ev sahibi, arkadaşları vs. yan tipleriydi. Şimdilerde Cumhuriyet Gazetesi'nde buradaki yan tiplerden birini  halen çiziyor. 
Bu ev üniversite eviydi ce tüm espri, entellektüel, populer ve özellikle de müzik alemini içinde tutardı. Böylece gençlik uzun yıllar bunu takip etti. 
Ayrıca sayfa kenar alanlarına yazıp çizdiği küçücük bölümlerdeRock, Metal müzik aleminin duvar panosu gibi olmuştur.

Alt alan da ise bayan çizerlerin alanı olan "Biz Bıyıksızlar" bayan gözüyle, belki de erkeklerin bulamayacağı ya da az değineceği konuları da mizah konusu yaparlardı. Zaman zaman Eda Oral, Gülay Batur, Ramize Erer, Meral Onat v.b. çizerler çizmekteydi. 


Sayfa 10; Reflex sayfası üç çizeri ortak alanı olması yanında Gırgır dan da farklılık yaratan bir sayfaydı bence. Ufuk Gürgenç çok dneyimli bir karikatürist, Zafer Temoçin kendisi çok komik ve iyi bir esprici, Soner Günday da özgün, komik tipleri olan bir çizerdi. 
Sayfa kurguları farklı, karmaşık ama ustacaydı.

Sayfa 11; Hasan-Ergün sayfası benim de çok severek ve atlamadan okuduğum bir sayfaydı. Bu sayıda Hıbır'ın kuruluşu, espri bulma, baskı safhaları ve tabi nasıl eğlenceli bir yaşamları olduğu da hafiften işlenmiş. 
Okey veya kağıt oyunları gunun veya gecenin her saati oynanırdı. İleride bu bir langırt masası almaya kadar gidecekti. Belki buı fazla serbestlik onları besliyordu ama iş bilincinden kopuk kişiler için de bir kaytarma süreci oluyordu. İşlerin son ana yığılması tabi ki baskı hazırlık safhasını sıkıştırıyordu. Gecikmelerin hepsi Muaammer abi, Halil abi ve Tamer kardeşimi telaşlandırabiliyordu. 
Acemi dönemim bu eğlenmeyi ve hayata espri katmayı bilen takımın öyküleriyle geçti. İçlerinde tabi bunun iş temposu arasındaki kısmını da görebildim.

Sayfa 11; Latif Demirci nin Mithat Bey ve Çırak Mirsat köşesi takip edilen bir köşeydi. 
Gırgır dan gelen bir tip olan Mithat'a bir de çırak tiplemesi eklenmişti. Gırgırda Behiç Pek ile ortak yapım olarak Muhlis bey vardı. Burada onun devamcısı ancak farklısı oluşturulmaya çalışılmış.

Sol altta Hasan Kaçan'ın pratik zekalı kovboy tiplemesi "Bluş Bill" var. Bu karakter zeka dolu, McGayver havalarında buluşları ile tehlikelerden sıyrılıverirdi. Espri yanında zeka ağırlığı olan konulardı.

Sağ altta ise kendi çizgi kulvarının usta çizeri Uğur Durak ve Raka raka rak köşesi vardı. Uğur abi de Hıbır'ı sırtlanacak ve ileride çigi öyküler ile daha çok yer alacak çizerlerden biridir. 
İleride kendi gurubu ile dergi çıkaracak karakterlerdendir.


Sayfa 12; Bülent Arabacıoğlu'nun Gırgır zamanında yaratılmış bir kahramanın çizgi kahramanı; En Kahraman Rıdvan. Bu saftirik, beceriksiz ama bazen şanslı kahraman tipi burada çok ince ve iyi karelenmiş olarak işlenerek zamanının en takip edilen öykülerinden olmuştur. "Kuku riii ku" narası ile ünlenen, göğsünde  kemik amblemli kahramanımız bir şekilde tüm maceralardan sıyrılmayı başarırdı. 

Sayfa 13; Yine Gırgır benzeri dergi geleneği 2 sayfa (ya da 1,5) öyküler olurdu. Çizmesi ve öykülemesi zor tabi ama usta eller yapıyor işte:))
Bülent Arabacıoğlu ile ileride En Kahraman Rıdvan'ı bir öyküde beraber mürekkepledik ve bana verdiği ve halen devam eden eğitim başlamış da oldu. Aslında biz o zamanın amatörlerinin bir tane ustamız olmadı tüm ekip bir sonraki nesile ustalık yapmış olurdu. Gittiğimiz her dergide birden fazla amatörlerle ilgilenen karikatürist olurdu.
Ancak Bülent bey ile 1992 haziran ayı sonrası Kent Gıda Firması'nda Tiptip ve diğer karikatürlere asistan çizer olarak yardıma başladım. 2009-2010 yılına kadar da beraber çalıştık. Benim çizgi tarzımı az etkileyerek  ilerlememe katkıda bulundu sağolsun. 
Bu sıralar Uykusuz Yayınları'ndan 4. Rıdvan kitabını çıkardı kendisi... 

Sayfa 15; Hıbır Acil Servisi adlı biz amatörlerin sayfası buydu işte. Burada adın çıkacak diye deli olunurdu. Başka yönden buradan para da kazanılırdı. Haftada her dergilere (Gırgır, Fırt, Limon, Çarşaf, Hıbır) toplam 3-4 iş versen haftada 300-500TL ederdi. 
Ben üst sola bir espri vermiştim.
Bu arada Şafak Çoşkun yanlış yazılmış, Mimar Sinan Üniversitesi Endüstri Tasarım bölümünden sınıf arkadaşım Mustafa Üçbilek'in çizimi yanlış isimle basılmış.

Acil Servis'in amatör çizerlere ilk yazısıda buara. Ben de hemen alttayım tabi. O karikatürümün karta basılmış halinde Hasan Kaçan su sıçramalarına biraz netleştirme müdahalesi yapmıştı:))
İkinci sırada Metin Fidan, ileride halen bildiğiniz Pantolon köşesinin çizeri. Tabi amatörlükten yetişen çok kişi ileride iyi yerlere geldiler. 
Birkaç sayı sonrası Musa Gümüş, Bülent Üstün de amatör alandan içeriye geçiş yapacaklar. Sönmez Karakurt, Erdoğan Dağlar ve niceleri de bu ve benzeri sayfalardan ustalığa geldiler.

İlk sayının ekip listesinin olduğu künye... 

Sayfa 16; İrfan Sayar'ın Dünyanın En İleri Zekalı Gerisi - Zihni Sinir - tiplemesinin renkli mucit köşesi. 
Eğlenceli deli saçması ve bazende çok mantıklı endüstri tasarımların yeraldığı eğlencelik sayfa. Ne zaman benzer bir buluş bulsanız bu sayfanın gölgesinden kurtulamazsınız; "Yine bir Zihni Sinir'lik yaptın" lafını yerdin.

Alt tarafda da Ahmet Keskin'in akıcı çizgileri ile renkli bir alan daha. Ahmet abi de devam eden karışıkça konuları basitçe çizebilen harika ve farklı bir tarzı olan çok usta bir bilekti. Hele unutmam bir karışık sahne çizmişti, bir saat incelense yeridir.

Hıbır'ın 1. sayısının öyküsü böyle tabi ilerde Hıbır içinde dahil olan benim gibi amatörlükten yükselen kişileride diğer bölümlerde anlatacağım. 

20 Şubat 2012

Aşkın Sergileri 2012 Eserlerim


Öncelikle daha önce linkini verdiğim aşk kaç beden giyer ışıklı-sesli karikatürümün yeni youtube linki
http://www.youtube.com/watch?v=LxQrwn70pwM


Aşkın Damakta Kalan Tadı, sevgili Işık Gençoğlu'nun kuratörlüğünü üstlendiği ve çeşitli sanatçıların karma eserleri ile AŞK temalı olarak hazırladığı hersene Şubat ayı içinde İstanbul'un sergi mekanlarından birinde olan bir sergi... Bu sene ikinci kez katılıyorum.
Aşk temalı bu sergiler İstanbulda iki sergi halinde; Adresistanbul AVM'de   "Aşkın Damakta Kalan Tadı" ve bir kolu da Sabiha Gökcen Havaalanı'nda olan "Aşk Uçurur".
http://www.facebook.com/media/set/?set=a.10150620319888464.409654.620398463&type=3
adresinde de İstanbul AVM'deki serginin eserlerini çektiğim fotoğraflarım var.
İstanbul AVM sergisinden müzikli karikatür dışındaki eserlerim; "Aşık Olan Ruhtur" ve "Çatal Dil"


Aşk Uçurur Şubat 2012 - Sabiha Gökcan Sergi Salonu'ndaki eserim; 1995 yılında askerdeyken, o zamanlar nişanlım olan eşim Elif'e yazdığım (çizdiğim) çizgi-roman tadlı mektup sayfalarından oluşuyor. Ancak arkaya yeni bir fon ekleyerek askeriyenin kokusunu da sergiye taşımış olmayı istedim.








10 Şubat 2012

IŞIKLI, SESLİ, İLK KARİKATÜRÜM

İstanbul da katıldığım "Aşk" temalı iki sergi var. Biri Sabiha Gökcan Havaalanı'nda, diğeri ise Adresistanbul (Okmeydanı) AVM'de. Linkte katılan sanatçılar ve diğer bilgiler var.




http://www.facebook.com/photo.php?fbid=10150565896004239&set=a.10150565894464239.397678.10960284238&type=1&theater
 Ekteki vidyoda benim yaptığım ilk sesli ve ışıklı, janjanlı karikatür de Adresistanbul Okmeydanı- AVM'de sergileniyor. Tabi başka eserlerim ve sanatçı sergidaşlarımın eserleri de Şubat 2012 sonuna kadar sergi alanlarında. Canlı canlı görmek isteyenlere... Adeta Hadise'nin "Aşk kaç beden giyer?" şarkı sözüne cevaben çizilmiş. Ama kendinden cd çalarlı, hoparlörlü ve alttan aydınlatılırken, üstteki şeffaf film tabakaya çizilmiş bir karikatür. Youtube linkinden seyredin ya da benim facebook (www.facebook.com/oguzhan.kayan) sayfamdan;
http://youtu.be/JilwEHSvjYI

06 Ocak 2012

Çocuk Gelinler

Çocuk Gelinler aslında hep vardı ancak geçenlerde işkence edilmekten zayıf düşen bir tanesi hastaneye kaldırılınca yine gündeme oturdu. Daha hayat görmemiş çocukları ergen diye evlendirmek de nedir yahu. İnsan hiç gençliğine kıyılıp erkenden, sevmeyi daha öğrenememişken evlendirilir mi? Pardon, burası Türkiye idi değil mi? Yıl da 1970 ler galiba...
Allah akıl, fikir, eğitim, sağlık versin gerisi boş... Ünzile ....... Varmadan sekizine / Ergin oldu Ünzile / Hem çocuk hem de kadın / Onikisinde ana / Bir gül gibi al ve narin / Bir su gibi saydam ve sakin / Susar kadın Ünzile / Yağmuru kim döküyor / Ünzile kaç koyun ediyor / Dayaktan uslanalı / Hiçbir şey sormuyor / ..... Söz: Aysel Gürel / Müzik: Onno Tunç
Ve bir de kampanya logosu, haydi çocuklar okula gibi büyüsün umarım... Tabi küçük çocukları ne dövsünler ne de erken evlendirsinler... Yine geceler benim oldu / lanet haberler içime oturdu / Yine acele çizim oldu / lanet çizgim sanatı soldurdu/ Yine zayıf espri oldu/ lanet konu artık zorunlu...